Bir Bilişimcinin Hayali Odası

Bir Bilişimcinin Hayali Odası

Bir Bilişimcinin Hayali Odası
Bir Bilişimcinin Hayali ve Odası

Yıllardır içimde taşıdığım bir hayalim var. Belki şu anda sadece kafamda, ama bir gün gerçekleşmesini istediğim kadar gerçek. Benim için bilgisayar, sadece bir araç değil. Her parçası, her sesi, her işlevi bir anlam taşıyor. Bu yüzden bir oda hayalim var; sıradan değil, üretmeye adanmış bir oda.

Bu odada bir değil, birkaç bilgisayar olacak. Windows kurulu güçlü bir masaüstü sistem sadece sistem işleri için çalışacak. Yanında bir tane de Linux kurulu bilgisayar olacak; özgürlük, sade çalışma ve terminalle aramı daha da güçlendirmek için. Belki bir köşede bir Mac cihaz olur, farklı dünyaları da tanımak için.

Ayrıca iki dizüstü bilgisayarım olacak; biri günlük işler, diğeri yedek veya taşınabilir çalışmalar için. Yazıcı, tarayıcı ve fotokopi makinesi ayrı ayrı duracak, çünkü her cihazın kendi görevini yapması taraftarıyım. Lazer yazıcı net çıktı verir, tarayıcı belgeleri dijitalleştirir, fotokopi makinesi ise fiziksel arşiv için hala önemli.

Bu yazıda, işte o hayalimi anlatacağım. Belki şu an bir odada değilim ama bu düşünceler, kendi zihinsel odamda çoktan yerini aldı.

Gerçek Bir Oda Hayali

Benim için bir bilgisayar odası sadece cihazların yer aldığı bir ortam değil. Gerçekten üretken bir oda, her şeyin işlevine göre konumlandığı, düzenin hâkim olduğu bir alan olmalı. Bu odada kafam karışmaz, neyin nerede olduğunu bilirim, kablolarla boğuşmam, bağlantı aramam. Her şey görevine göre düzenlenmiş olmalı.

Hayalimdeki odanın kalbinde güçlü bir masaüstü bilgisayar yer alıyor. Bu bilgisayar, içinde sadece Windows işletim sisteminin kurulu olduğu, 500 GB SSD ile çalışan, sade ve işlevsel bir sistem olacak. Ona sadece sistem işleri için dokunacağım. Yanında ise tamamen farklı bir ruh taşıyan ikinci bir masaüstü bilgisayar olacak. Onda Linux kurulu olacak. Ubuntu, belki Debian, belki Arch… O özgür dünyanın terminali, sade arayüzü ve tam kontrol hissi, bana başka hiçbir yerde olmayan bir motivasyon veriyor.

Bir köşede de macOS tabanlı bir cihaz yer alacak. Belki bir iMac, belki bir Mac Mini. Hem tasarımı hem sistem mimarisi açısından farklı bir tecrübe. Her işletim sistemi kendi dünyasını taşıyor. Ben ise bu odada o dünyalar arasında geçiş yapabilmek istiyorum. Çünkü bu geçişler bana sadece sistemler arası değil, düşünce biçimleri arasında da geçiş yapma imkanı veriyor.

Bu bilgisayarlar, kablolarla değil fikirlerle bağlı olacak birbirine. Her biri bir alanı temsil edecek: stabilite, özgürlük ve estetik. İşte benim hayalimdeki odada, her şeyin bir sebebi var. Ve bu oda sadece teknolojik değil, aynı zamanda zihinsel bir düzenin ifadesi.

Üretim Araçları: Yazıcı, Tarayıcı, Fotokopi

Benim için üretim sadece dijital ortamda kod yazmak, belge düzenlemekle sınırlı değil. Fiziksel dünya ile bağ kurmayı seven biriyim. Dijital belgelerin çıktısını almak, kağıt üzerinde okumak, elimle işaretlemek hâlâ bana güçlü bir his veriyor. Bu yüzden hayalimdeki odada bilgisayarlar kadar önemli olan başka cihazlar da var: yazıcı, tarayıcı ve fotokopi makinesi.

Bu cihazların her biri ayrı olmalı. Çünkü her görev için ayrı cihaz demek, o görevin hakkını tam anlamıyla verebilmek demektir. Lazer yazıcı net, hızlı ve kaliteli çıktı verir. Belgeleri düzenli aralıklarla bastırmak istiyorsam, mürekkep yerine tonerli bir sistem daha mantıklı. Üstelik lazer yazıcıların sessiz çalışması da önemli bir tercih sebebi.

Tarayıcı, benim için sadece belge kopyalamak anlamına gelmez. Eski notlarımı dijitale aktarmak, arşiv oluşturmak, kitaplardan sayfalar taramak… Bunlar benim arşivleme ve düzenleme alışkanlıklarımın bir parçası. Bu yüzden tarayıcı bağımsız olmalı; yazıcıya entegre, yavaş çalışan yapılar bana hitap etmiyor.

Fotokopi makinesi ise başka bir dünya. Bazen bir belgeyi birkaç kişiye hızlıca çoğaltmak gerekebilir. Her zaman bilgisayar açmakla uğraşmak istemem. Bu yüzden fiziksel fotokopi makinesi hâlâ kıymetli. Eski usul ama verimli. Tüm bu üretim araçları, benim sistemli ve düzenli çalışmamı destekleyen yardımcılar. Hepsi odada bir köşe kaplar ama yer kaplamaz; çünkü her biri işimi kolaylaştırır, beni hızlandırır, üretkenliğimi artırır.

Veri Güvenliği ve Fiziksel Depolamanın Önemi

Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, benim için verinin yeri önce fizikselde başlar. Herkesin bulut depolamaya yöneldiği bir dönemde ben hâlâ belgelerimi, arşivlerimi, müzik koleksiyonumu harici disklerde saklamayı tercih ediyorum. Çünkü internet bağlantısına ihtiyaç duymadan, kendi elimle erişebildiğim veriler bana gerçek anlamda aitmiş gibi hissediyorum.

Hayalimdeki odada sadece bir değil, birden fazla sabit disk olacak. Her birinin görevi farklı: biri sadece Windows için sistem dosyaları, biri programlar, biri veriler, biri arşivler. Bu sayede veri düzeni bozulmaz, diskler dolup taşmaz ve hiçbir zaman karışıklık yaşamam. Ayrıca verilerimin bir yedeği harici diskte olur; sistem çökse de içim rahat olur çünkü yedek elimdedir.

Bulut depolama bana göre pahalı ve sınırlayıcı. Özellikle 1 TB’ı aşan bir müzik arşivim, belge koleksiyonum varken her ay ücret ödemek bana anlamsız geliyor. Dahası, internet kesildiğinde veya sistemsel bir sorun yaşandığında buluta güvenmek bana güvenli gelmiyor. Fiziksel disklerin o somutluğu, o sessiz çalışan yapısı, bana hâlâ huzur veriyor.

Ben verilerimi canlı tutarım. Her an erişebileceğim, istediğim gibi bölüp düzenleyebileceğim yapıda olmalı. Belki biraz eski kafalıyım, belki çağın gerisindeyim ama veri güvenliği dediğimiz şeyin temelinde hâlâ fiziksel kontrol yatar. Ben de bu yüzden, hayalimdeki odada her zaman fiziksel depolamaya öncelik veririm.

Hayalden Gerçeğe Giden Yol

Belki şu anda bu hayalime sahip değilim. Ne o büyük odaya, ne o cihazlara ulaşabildim. Ama içimde bu düzenin bir gün kurulabileceğine dair inanç hep diri. Çünkü bu sadece bir bilgisayar odası değil; benim zihinsel düzenimi, çalışma alışkanlığımı ve üretme biçimimi temsil ediyor.

Hayal kurmak, gerçekliğe ilk adımı atmaktır. Bu yazıyı yazarken fark ettim ki, yıllardır içimde biriken bu düşünce artık kelimelere döküldü. Demek ki yolun bir kısmı zaten yüründü. Belki zamanla bu odanın parçaları birer birer yerine oturur. Belki ilk adım olarak bir disk alırım, sonra bir yazıcı… Her şey bir niyetle başlar ve sabırla şekillenir.

Ben bu hayali saklamıyorum, tam tersine paylaşıyorum. Çünkü biliyorum ki benim gibi düşünen, üretmeyi seven, düzeni seven birçok kişi var. Bu yazı belki onların hayallerine de ayna tutar. Ve kim bilir, bir gün o odada otururken bu yazıyı tekrar okuyup gülümserim.

Yorum yapın